Avrupalı Seyyahların Gözüyle Ortadoğu 3.Bölüm

Avrupalı Seyyahların Gözüyle Ortadoğu 3.Bölüm

3- WILLIAM WITTMAN, Travels in Turkey, Asia-Minor, SyriaandAcross in DesertintoEgyptDuringTheYears 1799, 1800 and 1801, London, 1803.

1799-1802 tarihleri arasında Osmanlı Devleti’ni ziyaret eden İngiliz askerî misyonunda görevli bir İngiliz subayıdır.Bu ziyaretini III.Selim döneminde ve Fransa’nın Mısır’ı işgali sırasında gerçekleştirmiştir. Gerek İstanbul ve gerekse Mısır seferi dolayısıyla gitmiş olduğu bölgeler hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Dönüşünde 1803 yılında bu seyahati ile ilgili olarak yazdıklarını yayınlamıştır. Eseri, Türkiye, Suriye ve Mısır hakkında 1799-1802 tarihleri arasındaki izlenimlerini yansıtmaktadır[24][24].

Eseri toplam 23 Bölümden meydana gelmektedir. Bu bölümlerin konu başlıkları aşağıda ayrıntılı olarak verilmiştir.

  1. BÖLÜM

Türkiye’ye Askerî Görev ile Gönderilme-Görev-Oraya Atanmış olan Resmi Görevlilerin İsimleri-General Koehlen’in Hareketi-Deniz Yolculuğu-İstanbul’a Varış-Büyük Vezirin Karşılama Töreni-Kaptan Paşanın Hareketi, Vezirin Sefere Çıkması (s.1)

  1. BÖLÜM

Beyoğlu’nu Ziyaret-Kaptan Frank’ın İngiltere’ye Dönüşü-İstanbul’un Tasviri Camiler ve Minareler-Şehrin Dış Görünüşü-Topkapı Sarayı-Galata’nın Dış Mahalleleri-Beyoğlu ve Tophane-Üsküdar-Boğaziçi-Nüfus-Eğlence-Türk Gemileri-Türk Evlerinin İçi-Törenler-Köpekler-Polis (s.12)

III. BÖLÜM

Büyükdere’ye Varış-Yalıların Tasviri-Büyük Derebeylerin Eğlenceleri-Akdeniz’in Doğu Sahilindeki Görevliler İçin Kışla tahsisi-Bir Yerin Tasviri-Görevliler ve Askerler Arasındaki Dizanteri Hastalığını Önleme Çabaları-Babıali’nin Önde Gelen Görevlilerinin Takdimi-Aşırı Sıcaklar-Ülkenin Tarihi Üzerinde Değişik Yorumlar-Kurbağa ve Çekirgeler-Akşam Büyükdere’de Yürüyüş ve Rumların Eğlencelerdeki Durumları ve Kıyafetleri- Büyükdere’deki Erzakların Ucuzluğu ve Bolluğu-Öküz ve Camuslar-Türkiye’deki Ürünler-Müslümanların Hıristiyanlar Üzerindeki Zulmü-İngiliz Askerlerine Küçük Paraların Dağıtımı-Büyük Senyörü Ziyaret-Türklere Kızıl Gülle İle Atış Yapılmasının Öğretilmesi-Kağıthane’nin Tasviri-Topçu Sınıfının Eğitimi İçin Ayrılan Yer-İki İngiliz’in Kölelikten Kurtarılması-Bir Fransız Yetkilinin Liberal Davranışı-Rus Büyükelçiliği’ni Ziyaret-Pazarların Sayısı-Şehir Üzerindeki İzlenimler-Topkapı Sarayı-Darphane-Ayasofya Camii-Rum Eğlenceleri-Sultan Selim’i Ziyaret-Araziden Yaralı Askerlere Varış-Bu Konu Üzerinde Türk Bakanı İle İstişare-Büyük Senyöre Sunmak Amacıyla (s.18-40)

  1. BÖLÜM

Büyük Senyörün Emriyle Akdeniz’in Doğu Sahillerini Ziyaret-Kızıl Güllelerin Atış Talimatı-Kurban Bayramı Törenlerinin Açılışı-Türk Eğlenceleri-Türkiye’de Yetişen Ürünlerin Mevsimlere Göre Dağılımı-İlaç Bilimindeki Durum-Türk Köylülerinin Karakterleri-Orduların Harekete Geçirilmesi-İstanbul Yakınlarındaki Ateş-Ayasofya’nın Tasviri-Orduların Hareketi (s.41-50)

  1. BÖLÜM

İstanbul’dan Bir Bölüm-Çanakkale’ye Yolculuk-Çanakkale’ye Varış-Sultan Selim’in Resmi Görevlileri Ziyareti-Kaptan Paşanın Karakteri-Eski Dönemden Kalma Bazı Antik Kalıntıların Keşfi-İda Dağı ve Çanakkale’nin Tasviri-İstanbul’a Dönüş (s.51-60)

  1. BÖLÜM

İstanbul Yedikule Kalesi-Belifarius Sarayı-Türk Tüccarlarının İkamet Ettiği Hanlar-İstanbul’da Havanın Ansızın Değişmesi-Karın Düşmesi-Türkiye’deki Hamamların Kullanılması-Dinî Bayramlar ve Ramazan-Gösteriler-Rum Düğünü-Bir Deprem Şoku-Üsküdar Kasabası-Rumlar Arasındaki Paskalya Kutlamaları-İstanbul’daki Camilerin Tasviri-Necmeddin Paşa’nın İdamı-Büyük Vezirin Orduya Katılması (s.61-75)

VII. BÖLÜM

Yunan Adaları ve Bu Adaların Tasviri-Kıbrıs-Yafaya Varış ve Bu Bölgenin Tasviri (s.76-109)

VII. BÖLÜM

Büyük Vezirle Birleşme-Vebanın Hızla Yayılması Hakkında Bilgi-Yafa Yakınlarındaki Ordugah, Bu Durumun Getirmiş Olduğu Tehlike ve Sıkıntılar-General Klebere Suikast Düzenleneceği Hakkında Alına Haber-Türk Topçuları-Türk Resmi Görevlilerini Durumları-Yafa’nın Tasviri-Nablus’taki Ayaklanma-Türk Ordusunun Disiplinsiz ve Düzensiz Durumu-Fransızlar Tarafından Gerçekleştirilen Toplu Katliam-Veba Tehlikesi-Yafa’da Vebadan Ölen Rus Ajanı-Bir Arap Köyünün Tasviri ve Yaşayan Halk-Memluk Beyinin Vebadan Ölmesi-Arnavutların Küstahlığı ve Arnavutların Firarları (s.110-120)

  1. BÖLÜM

Arap Köyleri ve Ramle-Hurma Ağaçları-Yahudilerin Oturduğu Mekanlar-Kudüs’e Varış-Şehrin Coğrafî Konumu ve Kutsal Yerlerinin Tasviri-Kral Mezarları-Kiliseler ve Manastırlar-Kutsal Tapınakların İlginç Topografik Yapısı (s.121-150)

  1. BÖLÜM

Türk Kamplarındaki Düzensizlikler-Şam İdaresinin Yıpratılması-Kampların Durumu Üzerine Büyük Vezire Verilen Rapor-Türk Asker ve Kumandanlarının Kaçışı-Araplar Tarafından Çadırların Yağmalanması-Memluk ve Arnavutlar Arasındaki Veba Salgını-Yeniçerilerin Başkaldırması ve Ücretlerini İstemeleri-Veba İle Gelen Yıkım ve Hükümetin Getirdiği Ağır Vergiler Üzerine Filistin’deki Başkaldırı-İngilizler Arasında Vebanın Yayılması-Kamptaki Türk Eğlenceleri-Kampın Yer Değiştirmesi-Veba Üzerine Gözlemler-Vezirin Doktorunun Vebadan Ölmesi-Kampta Bayram Kutlamaları-Suriye’nin İklimi-Ülkenin Yeryüzü Şekilleri ve Toprağı-Suriye’de Yetişen Ürünler ve Beslenen Hayvanlar-Suriye’deki Evler-Suriyelilerin Gelenek ve görenekleri-Suriye’de Tarım ve Bedevilerin Durumları (s.151-185)

  1. BÖLÜM

Büyük Vezirin Ordusu ve Resmi Görevliler-Türklerin Hızlı Büyümesi-Yeniçerilerin Kökeni ve Bugünkü Durumları (s.186-226)

XII. BÖLÜM

Yafa’daki Kampların Kırılması-Ordugah-Komutan Mustafa İle Veba Konusunda İstişare-Sınırlar İçin Düzenleme-Yeni Ordugah-Ordunun İlerlemesi-Gazze Yakınlarındaki Ordugah-Gazze’nin Tasviri-Osmanlı Ordusundaki Madini Paranın Azlığı-Türk Kamplarındaki Ciddi Anlaşmazlıklar-Çöldeki Fırtına-Bedevi Araplar Tarafından Yolların Kesilmesi-Salahiye’ye Giriş-Arapların Yerleşmiş Olduğu Evler-Mısır’ın Yerleşik Halkı-Kıymetli Taşlar-Aşırı Sıcak-Türk Kamplarındaki Hastalıklar-Giza’daki Büyük Piramitler-il Kıyısındaki Yeni Ordugah-Kahire’nin Tasviri (s.227-249)

XIII. BÖLÜM

Giza Piramitlerinde Gezinti-Üç Büyük Piramit-Büyük Piramitlerin İçleri ve Ölçüleri-Antik Binaların Kalıntıları-Dini Törenler-Kahire’de Düğün Törenleri-Büyük Vezirin Rahatsızlığı-Mısır’ın Aşırı Sıcak Havası-Hurma Ağaçları ve Meyveler (s.250-321)

XIV. BÖLÜM

İskenderiye’de Fransa ile Ateşkesin Karara Bağlanması-Eski Kahire’ye Yolculuk-İskenderiye’nin İngiltere’ye Bırakılması-Nil’de Gezinti-Köle Pazarı-Nil Üzerinden İskenderiye’ye Deniz Yolculuğu-Nil’in Taşmasıyla İki Köyün Ortadan Kalkması-Şeker Kamışı ve Pirinç Alanları-İngiliz Ordusunu Ziyaret-İskenderiye’ye Varış-Kahire’ye Dönüş (s.322-343-)

  1. BÖLÜM

Büyük Kahire’nin Tasviri-Kale-Kahire’nin Caddeleri-Kahire’nin Evleri-İç ve Dış Döşemeleri-Beylerin Sarayları-Camiler-Şehrin Ölçü Aletleri (s.344-360)

XVI. BÖLÜM

Pazarlar ve Dükkanlar-Kahire’nin Nüfusu-Halife’nin Sarayı-Kahire’nin Yerleşik Halkı-Dilleri-Elbiseleri-Mısır Ticareti-Kahire’deki Eğlenceler-Mısır’da Yetişen Sebze ve Meyveler (s.361-365)

XVII. BÖLÜM

Yeniçeri Bölüğü-Vezire Ayrılmış Bölüm-Nil Gezintisi-Eski Antik Şehir (s.366-397)

XVIII. BÖLÜM

Kahire’den Nil Nehri Üzerinden Reşit Şehrine Yolculuk-Menous Kanalı-Kanalın Türkler Tarafından Tahrip Edilmesi-Nil Nehrinin Su Seviyesinin Düşmesinin Getirdiği Tehlikeler-Bu Bölgede Yaşayan Halkın Çektiği Sıkıntılar-Reşit Şehrine Varış-Reşit Şehrindeki İngiliz Ordusu Arasında Yayılan Veba Salgını-Reşit’teki Nüfus-Pazarlar-Bahçeler-Antik Tapınak (s.398-408)

XIX. BÖLÜM

İstanbul’dan Bir Kısım-Sıcak Hava-Rodos Adası ve Adanın Tasviri-Rodos Adası’nda Yaşayan Şovalyeler-Eski Rodos-Adanın Durumu-Köylüler-Elbiseler-Üretim (s.409-424)

  1. BÖLÜM

Scio Adası’na Varış-Rum Kadınların Kıyafetleri-Rum Evleri-Toprak ve Tarım-Kiliseler ve Hastaneler-İstanbul’a Varış (s.425-441)

XXI. BÖLÜM

Büyükdere’deki Karargah-Varna’ya Varış-Yenipazar Üzerindeki Köyler-Tuna Nehri Üzerinde Yolculuk-Tuna Nehri Kıyıları-Lehistan’a Giriş-Viyana’ya Varış-İmparatorluk Kütüphanesi ve Resim Koleksiyonu (s.442-463)

XXII. BÖLÜM

Almanya’ya Yolculuk-Alman Şehirlerindeki Kadınların Kıyafetleri-Saray-Ülke ve Tarım-İngiltere’ye Varış (s.464-480).

William Wittman’ın, Travels in Turkey, Asia-Minor, SyriaandAcross in DesertintoEgyptDuringTheYears 1799, 1800 and 1801, adını taşıyan eseri de yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere politik kaygılardan hareketle kaleme alınmış bir eserdir ve her açıdan İngiltere devletinin ilerideki çıkarları gözetilerek kaleme alınmıştır. Diğer seyahatnamelerde de dikkati çektiği üzere gayri Müslim unsurlarla yakından ilgilenilmiş ve Türk topraklarında yaşayan bütün milletlerin dinleri ve içerisinde bulundukları durum hakkında bilgiler verilmiştir. William Wittman bir asker olduğundan dolayı daha ziyade ülkenin iktisadi kaynakları ve üretilen ürünler daha çok dikkatini çekmiş ve bu konulardan daha fazla bahsedilmiştir.

4- WILLIAM HEUDE; Voyage del la Cote de Malabar a Constantinople, par le GolfePersique, l’Arabie, la Mesopotamie, le Kourdistan et la Turquied’Asie; fait en 1817, Paris, 1920.

William Heude 1816 yılında Hindistan’dan İstanbul’a gelmiş ve 1816-1817 yılları arasında Osmanlı devletinin hakim olduğu bölgeleri ziyaret etmiştir. Bu dönemde özellikle Suriye, Irak ve Arabistan bölgesini gezen yazar bu izlenimlerini 1820 yılında Paris’de yayımlamıştır[25][25]. Bugün için Ortadoğu denildiğinde ilk akla gelen yerler hakkında 1816-1817 yılları arasında verilen bilgiler elbetteki oldukça önemlidir. Bununla birlikte William Heude da, diğer seyyahlar gibi bu bölgeleri gezerken özellikle eski eserleri ziyaret ederken bunlar hakkında verdiği bilgilerin yanı sıra, bölgede yaşayan halkın durumunu da ayrıntılı olarak anlatmıştır. Bölge hakkında bilgi veren seyyahların genel özelliklerini eserine yansıtmıştır.Bu döneme ait seyahatnamelerden ayrıldığı tek nokta eserin Fransızca yazılmış olmasıdır. Eseri toplam 11 bölümden oluşmakta olup, özet olarak bu bölümlerde yer alan bilgiler aşağıda verilmiştir[26][26].

  1. BÖLÜM

Takdim-Malabar’ın Bugünkü Durumu Üzerine İncelemeler ve İngiliz Hakimiyetinin Kurulması İle Birlikte Yerli Halkın Durumundaki Değişiklikler (s.1-3)

  1. BÖLÜM

Cannanore’den Bölüm-Hindistan Hakkında Bilgiler-Hintliler Hakkında Bilgiler-Hindistan’daki Şehirler Hakkında Bilgiler (s.4-9)

III. BÖLÜM

Bombay’dan Görünüm-Yemen Kıyıları-Şeytan Geçidi-Körfez Boyunca Yolculuk (s.10-17)

  1. BÖLÜM

Şattularab Yolculuğu-Aden’in Bahçeleri-Fırat-Bedeviler Arasında İç Harpler-Yol Üzerinde ve Çölde Olan Olaylar-Arap Ordusuyla Karşılaşma-Babil’e Varış (s.18-52)

  1. BÖLÜM

Babil-Önceki Konumu Üzerine İncelemeler ve Bugünkü Durumu-Bağdat Yolu Üzerinde Cereyan Eden Olaylar-Harabeler-Bağdat’a Varış (s.53-92)

  1. BÖLÜM

Arabistan’ın Tasviri-Ülkenin Özellikleri-Çölün Tasviri ve Tehlikeler-Bedeviler ve Karakterleri-Kıyafetleri, Statüleri, Örf ve Adetleri-Develer ve Arap Atları Üzerinde Gözlemler (s.93-116)

VII. BÖLÜM

Osmanlı Döneminde Bağdat’ın Tarihi Üzerinde Kısa Bir Araştırma-Sultan Murat Tarafından Bağdat’ın Kuşatılmasından Zamanımıza Kadar Gelen Süreç (s.117-138)

VIII. BÖLÜM

Bağdat Hakkında Gözlemler-Bağdat’ta Cereyan Eden Olaylar-Şehrin Tasviri-İdare-Gelenek ve Görenekler (s.139-160)

  1. BÖLÜM

Bağdat’tan Bir Bölüm-Kürdistan Dağlarında Yolculuk-Yoldaki Maceralar-Soyguncular-Savaş-Kürtlerin Giyimleri, Gelenek ve Görenekleri-Erbil’e Varış-Musul’a Varış (s.161-216).

  1. BÖLÜM

Musul-Şehrin Bugünkü Durumu-Yerleşik Halk-Nusaybin’e Varış-Mardin’e Varış-Orada Yaptığım Gözlemler-Yezidiler Hakkında Bilgi.

“… Musul. Eski Ninova’nın izleri, şehrin bugünkü durumu ve yerleşik halk-küçük çöl boyunca yolculuk-Nusaybin’e varış-yolda meydana gelen olaylar-Roma savaşları tarihindeki ünlü Nusaybin-Dara-Mardin’e varış-orda yaptığım gözlemler. Musul Eski Ninova harabelerinin karşısında yer alır. Coğrafî konum itibariyle Dicle’nin batı kıyısında bulunmakta ve yaklaşık olarak Bağdat’a 400 mil uzaklıktadır. On beş kemerli bir taş köprü ile şehir diğer yakası ile bağlanmıştır. Ancak bu kemerlerin beşi düşmüştür. Karşıya geçmek için bir kayığa ihtiyaç vardır. Alabildiğine geniş olan düzlükte Babil höyüklerine benzeyen iki tepecik bulunmaktadır. Birincisi nehrin batısında Musul’dan bir mil uzaklıktadır ve höyüğün çevresinin uzunluğu da bir mildir. İkincisi ise daha yüksektir. Fakat genişliği biraz daha dardır ve küçük bir köy ile çevrilmiştir. (s.217)

Bugün için Musul’un ilk dönemlerdeki önemini kaybetmiş olup olmadığı hususunda karar vermek zordur. Tarih boyunca nehrin kenarında önemli kasabalar inşa edilmiştir ve Ninova daima önemli bir şehir olarak kabul edilmiştir. Bu büyük şehirle nehrin sınırı 18 mil uzunluktadır. Musul’da bulunan höyükler muhtemelen eski uygarlıklara ait olup, saray ve belli başlı binaların duvar kalıntılarıdır. (s.218)

Musul bugün çok önemli bir kasabadır.Etrafı yüksek taş duvarlarla çevrilmiştir. Bu duvarlar nispeten bozulduğu halde hali hazırda özelliğini korumaktadır. Musul’da kuşatılmadan önce aşağı yukarı 20.000 ev bulunmaktaydı. Bunların üçte biri tahrip edilmiş olup günümüzde sadece yarısında insanlar ikamet etmektedir. Ortalama olarak her evde 6-7 kişi yaşadığını düşünürsek nüfusu kabaca 40-45.000 kişidir. Bunların yaklaşık olarak 20.000’ini Hıristiyan topluluklar oluşturmaktadır. 13 kilise vardır. Hıristiyanların yaşadığı yaklaşık olarak 1600 ev bulunmaktadır. Musul son derece güzel hamamlara, otellere ve camilere sahiptir. Ziyaret ettiğim yerler arasında en çok ilgimi çeken yer hamamlar oldu. Son derece temiz olan hamamlar mermerle kaplanmıştır. (s.218)

Musul’da yolcuların dinlenmesi için 16 menzilhane açılmıştır. Bunların on ya da on ikisi oldukça genişti. Ve doğudan gelen insanların istirahatı için de yerler temin edilmiştir. Buradaki insanların genel görünüşü diğer kasabalardakinden daha farklıydı. Kadınlar Bağdat’taki kadınlardan daha kapalı idiler. Musul’da önemli miktarda halı ticareti, mobilya, demir ve bakır işlemeciliği yapılmaktaydı. (s.219)

Vakit akşam olduğunda kendimi oldukça yorgun hissettim. İyi bir banyo ve yemekten sonra dinlenmek için kervansaraya gittim. Tek başıma yaptığım bu yolculuk benim için oldukça zordu.” (s.219).

Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere, seyyahın ilgisini çeken önemli konuların başında, bölgede yaşayan halkın etnik ve dini durumu gelmektedir. Dolayısıyla yazar bölgede farklı olarak gördüğü gruplara özel bir ilgi göstermiş ve onlarla ilgili olarak oldukça fazla bilgi vermiştir. Bölgede yaşayan insanların tarihleri, konuştukları diller, adet ve gelenekleri ayrıntılı olarak eserde yer almaktadır.

5- HEINRIC PETERMAN ; Reisen im Orient 1852-1855; Amsterdam, 1865.

Julius HeinrichPeterman ünlü Alman oryantalisti olup,1801-1876 tarihleri arasında yaşamıştır. 1837 tarihinde Berlin Üniversitesinde Profesör olmuş ve Ortadoğu’ya ait pek çok eser yazmıştır. Alman şarkiyatçılar arasında önemli bir yere sahiptir.Çeşitli doğu dillerini iyi derecede bilmekteydi. Julius HeinrichPeterman, İstanbul’dan Şam’a kadar yapmış olduğu seyahati sırasında, İstanbul’dan başlayarak gezip gördüğü bütün yerler hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler vermiştir. Şehirlerin tasvirinin yanı sıra bu bölgede yaşayan Müslüman olmayan halk ayrıntılı bir tasnife tabi tutulmuştur. Yazar bütün gayri Müslim unsurlarla ayrı ayrı ilgilenmiş, bunların misafiri olmuş, ibadet yerlerini gezmiş ve kendilerine tavsiyelerde bulunmuştur. Eserin diğer seyahatnamelerden farkı, Almanca olarak yazılmış olmasıdır[27][27].

Aralık 1853 tarihinde Diyarbakır şehrini de ziyaret etmiş ve buradaki izlenimlerini uzun uzun anlatmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere buradaki izlenimlerinin büyük bir bölümü gayri Müslim unsurlar ile ilgilidir. Bu seyahatnamede yer alan bilgilerin daha iyi değerlendirilebilmesi açısından,Diyarbakır ile ilgili izlenimleri aşağıda özetlenerek verilmiştir[28][28].

“… Zorlu bir yolculuktan sonra güneşin batmasından az bir süre sonra Diyarbekir’e gelmişler, ancak kapılar kapandığı için şehre girememişler ve dışarıda kamp kurmuşlardır.

Diyarbekir bazalt bir kayalığın üzerinde bulunuyordu, üzerinde bulunduğu plato çok yüksek değildir. Eski ve kalın ve iyi durumdaki şehir duvarları bir çok kulelerle desteklenmiştir. Surların iç kısmındaki evler tamamen bazalt taşından yapılmıştır. (s.28)

4500 Türk ailesi 14 Cami – 40 Proestan aile – 1 Amerikalı Misyoner aile – 60 Grek-Ortodoks 1 kilise – 7 Grek-Katolik 1 küçük kilise – 40 Suriye Katoliği (önceleri Yakubi) 1 küçük kilise – 400-500 Süryani (Yakubi) 1 kilise – 160 Keldani (NasturiKatoliği) 1 kilise – 110-120 Ermeni Katoliği 1 kilise – 1400-1800 Ermeni (Eski dinî inançlı) 2 kilise – 60 Yahudi. (s.29)

Karacadağ eteklerinde yer alan köylerden ve bu köylerde tahıl üretiminin fazla olduğunu belirtiyor. Köylerin evleri bazalt taşlarından yapılmıştır. Çamurla sıvanmıştır. Evlerin üzerleri toprak çatı ile örtülmüştür. Kara tütün üretiyorlar ve pirinç yetiştiriyorlar. (s.26-27)

Zorlu bir yolculuktan bahsediyor. Karacadağ’ın arka tarafına inmişler. Orada bir dere kenarında yemek yemişler. Diyarbekir Suyu diye adlandırılıyor. Buradan ileri gitmişler. Diyarbekir’e 1 saat kala bir köyde eşyalarını bırakmışlar. Atları ile yola çıkmışlar ve akşam vakti,, güneşin batışından kısa bir süre sonra kapılara gelmişler. Ancak içeri girememişler ve dışarıda kamp kurmuşlardır. Zira kapılar kapanmıştır. (s.28)

Diyarbekir bazalt bir kayalığın üzerinde bulunuyordu. Üzerinde bulunduğu plato çok yüksek değildir. Eski, kalın ve iyi durumdaki şehir duvarları bir çok kulelerle desteklenmiştir. Surların iç kısmındaki evler tamamen bazalt taşından yapılmıştır. Daha sonra bir Hıristiyan’ın evine gitmişlerdir. (s.28)

Diyarbekir, Dicle’nin doğu kıyısındadır. 4-5000 Türk ailesi 14 tane büyük camisi ile 40 Protestan aile, daha önceleri de burada Yakubiler ve Ermeniler vardı. Amerikalılar bir misyoner aile ve 60 Grek-Ortodoks ve bunların 1 kiliseleri var. (s.29)

Kosmos diye birisi dinî merasimleri yürütüyor. Bir Metropolid – o zamanlar bunun adı Makarios idi.- 7 Grek-Katolik aile 1 ev içerisinde bir küçük kilise vardı. Bundan başka 1 rahip, 40 aile Suriye Katoliği (eskiden bunlar Yakubi, şimdi Katolikler). Onların 1 küçük kilisesi Peter Paul Kilisesi diye adlandırılıyor. (s.29)

Önceleri Diyarbekir’de bir Matran (Metropolid) bulunuyordu. Şimdi Mardin’e bağlıdır. Bu Matran (Metropolid) Mardin’de oturmaktadır. 400-500 aile Süryani, yani Yakubiler var ve bunların bağlı olduğu bir kilise vardır. (Yahud da esas itibari ile 2 tane olup, bunlar yan yana ve bitişik duruyorlar. Bir Marien Kilisesi ve 1 Metropolid.). (s.29)

60 Keldani, bunlar NasturîKatoliği olmuşlardır. Bunların kilisesi (Mar Pethiun) ve 1 Metropolidleri vardır ve bu kişi dinî merasimleri düzenler. Adı PetrasAdschemi’dir ve İranlıdır. (s.29)

110-120 aile Ermeni Katoliği vardır. 22 yıldan beri oradabulunuyorlar. Onlar 15 sene önce 1 kilise inşa etmişlerdir. Ermenilerin öncüsü GregoriusPhotistes bu dinî merasimi yürütüyor. (s.29)

Bir Matran (Metropolid) o zamanlar Ankaralı Jakob Bahtiyar (Bachtiarean)’dı. Ve nihayet 1400-1800 aile de eski dinî inançlı Ermeni bulunmaktadır. Bunların 2 kilisesi vardı. Bu kiliselerden biri St. Sergis ve diğeri de St. Kirakos’dur. (s.29)

Diyarbekir’deki en eski kilise Yakubilerin Marien Kilisesi’dir. İkinci olarak eski Ermenilerin, Ermeni St. Kirakos Kilisesi’dir. (s.29)

Diyarbekir’de misyoner olarak, 2 tane Kapusen Rahibi bulunmaktadır. Bu iki rahip bir evin içerisinde bulunuyorlar ve evin içindeki küçük kilisede kalıyorlardır. Keldani Hıristiyanları, bu şehirde 175 seneden beri bulunuyorlardı. Bunları menşei Nasturi olup, kiliseleri İsa’dan sonra 1305 kurulmuştur. (s.29)

Nasturiler burada fazla değildir. Kurşunlu Cami, daha önceleri Ermenilerin katedral kilisesi idi. 1518 yılında camiye dönüştürülmüştür. (s.29)

Keldani Kilisesi, Ermeni Kilisesi’nden 7 sene daha eskidir. St. Kirakos’un yönettiği Ermeni Kilisesi önceleri çok küçük idi. 175 sene önce önemli derecede büyültülmüştür. 40 yıl önce bir dikkatsizlik sonucu tamamen yanmıştır. Nihayet Diyarbekir’de 60 Yahudi ailesi vardır. Bunların da çok eski bir sinagogları vardı.

Şehrin 4 tane kapısı vardır. Birincisi Babel Cebel Kapısı (Dar Kapı). Biz buradan girdik. Bu batıdadır. İkincisi BabelCedid’dir. Üneyde yer alır ve Yeni Kapı iye adlandırılır. Üçüncüsü Babel Mardin’dir. Güneydoğuda yer alır ve Mardin Kapısı diye adlandırılır. Dördüncüsü Babel Rum olup, Rum kapısı diye adlandırılır ve kuzeydoğuda bulunur. Kapıların yanında umuma açık dört tane hamam bulunuyordu. (s.29)

Pazarlardaki dükkanların büyük pencerelerinin iç kısmında büyük kağıtlar vardır. Bazı küçük pencereler cam ile kapatılmıştır. Camın burada üretildiğini duyduk. Halep’te ve Bağdat’ta kolera ortalığı kasıp kavurmaktadır. Cizre’ye kadar yayılmış olup, Bedeviler ve Kürtler arasında da kolera yayılmıştı.

Dicle kenarındaki karpuzlar oldukça büyüktür. 30 Aralık’ta Diyarbekir’den ayrıldık. Bahçeler ve karpuz tarlaları içerisinden yolumuza devam ettik. Dicle Nehri’nin suyu oldukça azalmıştı. Nehir kenarında oldukça güzel evler bulunmaktaydı…” (s.30)[29][29].

Yukarıda verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere Julius HeinrichPeterman, oldukça iyi yetişmiş bir şarkiyatçı olup, bunu eserine de yansıtmıştır. Gittiği yerlerdeki gayri Müslim unsurlarla yakından ilgilenmiş ve bunlar hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Sadece Diyarbakır hakkında yukarıda verilen bilgiler bile, bu bilgileri açıkça doğrulamaktadır.

SONUÇ

1800-1900 yılları arasında Ortadoğu’nun çeşitli yerlerini ziyaret eden 5 seyyahtan 3 tanesi İngiliz, 1 tanesi Fransız ve 1 tanesi de Alman’dır. Bunların ortak özellikleri ise hepsinin iyi birer şarkiyatçı olmaları yani, Doğu dilleri ve tarihini çok iyi biliyor olmalarıdır. Dolayısıyla Ortadoğu’ya gelmeden önce hepsi de iyi bir eğitime tabi tutulmuşlardır. Bu seyahatnamelerde yer alan hususlar ışığında şu genel değerlendirmeler yapılabilir:

1- Seyyahların gezileri oldukça uzun sürmüş ve bu süre içerisinde oldukça güç durumlarda kalmış olmalarına rağmen, gezip gördükleri yerler hakkında ayrıntılı notlar tutmuşlar ve daha sonra bunu edebi bir lisanla kaleme almışlardır.

2- Bütün bölümlerde konular anlatılırken yazarlar öncelikle gelinen yerle ilgili olarak, o ana ait bilgileri vermektedir. Yani oraya nasıl geldikleri, kendilerine kimlerin yardım ettiği, ne gibi zorluklarla karşılaştıkları. Kısaca yazarlar konuya bir durum tespiti yaparak başlamaktadır. Kısa durum tespitinin hemen ardından yazarlar, ziyaret ettikleri yerleri çok ayrıntılı olarak tasvir etmektedirler.Bu tasvir yapılırken de bölgenin ilk çağlardan, yani antik dönemden başlayarak bölgenin tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir.

3- Seyyahların bu bölgeye gelmeden önce, bölge tarihi ile ilgili olarak bu bölgeye gelen yazarların eserlerini okudukları ve bu eserlerden büyük ölçüde istifade ettikleri anlaşılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere, yazarlar bölgede konuşulan diller hakkında da bilgi sahibi olup, Arapça, Türkçe ve Farsça’nın yanı sıra, bölgede konuşulan diğer dilleri de bilmekteydiler. Dolayısıyla bir kısmı eserlerinde Doğu’ya ait eserlerden de az da olsa istifade etmişlerdir. Ancak bu seyyahların asıl istifade ettikleri kaynaklar, kendilerinden önce bu bölgeye gelmiş olan seyyahların yazdıkları eserlerdir.

4- Seyyahlar her gittikleri yer hakkında çok ayrıntılı bilgiler vermektedir. Yukarıda örnek olması açısından verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere, Musul, Bağdat, Kerkük, Diyarbakır gibi önemli gördükleri merkezler tanıtılırken aynı metodu uygulamıştır. Bu arada yazarlar, bölge hakkında daha önceden yazılmış olan eserleri de iyi derecede okumuş ve anlamışlardır.

5- Bütün seyyahlar eserlerinde, şehirlerin fizikî yapıları hakkında çok ayrıntılı bilgiler vermekte ve şehirleri; caddeleri, sokakları, camileri, hanları, hamamları, pazar yerleri ve pek çok fizikî yapıya dair ayrıntıları tasvir etmektedirler.Yazarlar bölgede kullanılan yapı malzemelerini kaydetmelerinin yanı sıra, bir bölgedeki yapı ve malzeme ile diğer bir bölgedekini de karşılaştırmışlardır. Dolayısıyla bilgi verdikleri döneme ait bu seyahatnamelerden çok önemli bilgiler çıkarmak mümkündür. Yukarıda da belirtildiği üzere, Yabancı seyyahların türlü amaçlarla yazmış oldukları eserlerde, o dönemde o memleketin sakinleri için sıradan bir olay gibi karşılanan ve daha sonra unutulan hemen her şey not edildiği için, bu türden eserler oldukça önemlidir.

6- Yukarıda belirtilen pek çok ilmî faydalarının yanı sıra bu eserlerde Misyonerlik amacının bazı noktalarda ön plana çıktığı görülmektedir. Nitekim bazı yazarlar bu hususu açık yüreklilikle ortaya koymuşlardır. Mesela James Silk Buckingham, Eserini kaleme almasının iki gayesinden bahsetmiştir ki, bunlardan bir tanesini insanlık sevgisi ve vatanseverlik olarak açıklamıştır. Vatanseverlik ile kastedilen herhalde o dönemde Hıristiyan Misyonerliğine uygun hareket etmek olmalıdır. Zira yazarlar her gittikleri yer hakkında ayrıntılı tasvirler yaptıktan hemen sonra, her gittiği yerde kiliseler ve Hıristiyanlar hakkında da çok ayrıntılı bilgiler vermektedirler. Bu bilgiler kiliselerin fizikî yapıları hakkında olduğu kadar kilise cemaatleri, yani kiliselerin hangi cemaate ait olduğu hakkında da oldukça ayrıntılıdır.

7- Yazarlar, gitmiş oldukları bölgelerde yaşayan halkın fizikî özellikleri hakkında da önemli bilgiler vermektedirler.Bölgede yaşayan çeşitli ırk ve dinlere mensup insanların fiziki yapıları hakkında eserde oldukça geniş bilgi bulunmaktadır. Ayrıca bu insanların giyim tarzları, adetleri hakkında da yine ayrıntılı bilgiler verilmiştir.

8- Bu eserlerin tamamında, konuşulan diller hakkında da önemli bilgiler vardır. Hatta bazı seyyahlar özelikle bu konu hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler vermişlerdir.

9- Yazarlar gezip gördükleri yerlerin sadece fizikî yapısı hakkında bilgi vermekle yetinmemişler, aynı zamanda bu yerlerde yaşayan insanların sosyal yapıları hakkında da önemli bilgiler vermişlerdir. Düğünler, eğlenceler, kervan eğlenceleri, askerlerin eğlenceleri ve benzer pek çok sosyal hadise hakkında verilen bilgiler oldukça kıymetlidir.

10- Yukarıda yazarların bir bölgenin tasvirini yaparlarken, kendilerinden önce konu ile ilgili olarak yazılmış olan kaynakları kullandığını kaydetmiştik. Ancak yazarların en önemli eksikliği bu kaynaklarda yer alan bilgilerin, doğru olup olmadığını araştırmamaları olmuştur.Bu da normal karşılanmalıdır. Nitekim bu yazarların eserlerini kaleme almalarının başlıca sebebi politik ve siyasi kaygılar olup, asıl amaç kendi devletlerinin çıkarlarına hizmet etmektir.

11- Bütün bu eserlerde, yazarların, Türk ve Müslümanlara karşı oldukça büyük bir ön yargıları bulunmaktadır. Dolayısıyla bu eserler kullanılırken bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Yazarların en büyük temennisi bu bölgelere günün birinde Hıristiyanların hakim olmasıdır.

12- Ait oldukları dönem göz önüne alınacak olursa, eserlerin ciddi ve ilmî bir eser olduğu söylenebilir. Bunun yanı sıra eserler Ortadoğu bölgesi hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Bu eserlerin kaleme alınmasındaki misyonerlik gayeleri bir kenara konulacak olursa, Ortadoğu’da bulunan başta Türkiye olmak üzere, Irak, Ürdün, Suriye, İsrail ve Filistin tarihleri üzerinde çalışma yapmak isteyenler için ana referans kaynakları arasında olduğu söylenebilir. Bununla birlikte bu seyahatnameleri kaleme alan yazarlar, hiçbir zaman Hıristiyan olduklarını ve misyonerlik gayelerini unutmamışlar ve bunu üsluplarına yansıtmışlardır. Bugün için bölgede görülen pek çok ayrımın temeli daha o dönemlerde atılmış ve zaten bölgenin yapısında olan farklılıklar, bu seyyahlar tarafından oldukça ayrıntılı olarak işlenmiştir. Bölge halklarının birbirlerine olan düşmanlıklarının temelinde bu ayrımların yattığı unutulmamalıdır.

Yukarıda da belirtildiği üzere, Din adamlarının elinde, dini yaymak için bir vasıta olarak kullanılmak istenen Orientalism, XVII. Yüzyılın sonlarına doğru şekil değiştirmiş ve bu dönemden sonra siyasi müdahale aracı ve diplomasinin yardımcısı olarak kendisini göstermiştir. Orientalism’in siyasi nüfuz aracı olarak kullanılmaya başlaması ile Doğu’ya ait her şeyin bilinmesi daha da büyük bir önem kazanmıştır. Avrupalı devletler, misyonerlik veya diplomasi işinde kullanılmak üzere yetiştirilen Orientalistlere,  Doğu’nun dilleri yanı sıra tarihi, sosyal hayatı, sanatı ve eski eserleri hakkında da çok ayrıntılı bilgiler öğretmişlerdir. XVIII.yüzyıldan itibaren, Osmanlı devletine gelen seyyahların büyük bir çoğunluğu, siyasi ve politik kaygılardan hareket ettikleri için, eserlerinde tarafsız olamamışlardır. Yazmış oldukları seyahatnamelerde bir miktar tarafsız olduğu gözlemlenen yazarlar da, gezmiş oldukları bölgelerde kendi devletlerinin işine yarayacak bilgi ve gözlemlerini eserlerine yansıtmışlardır.

Bölgenin şekillenmesinde ve bugünkü duruma gelinmesinde Avrupalı devletlere hizmet eden, bu seyyahların ne kadar önemli bir görev yaptıkları ve Türkler açısından bölgede ne büyük ölçüde tahribat yaptıkları ile bölgede yaşayan çeşitli din ve etnik gruplara mensup insanların ne kadar büyük ölçüde etki altında bırakıldıkları,bu eserlerin incelenmesi ile açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. İşte bütün bu sebeplerden dolayı, bu eserleri kullanılırken özellikle yukarıda altı çizilen hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.

EK

JAMES SILK BUCKINGHAM, TravelsInMesopotamia, London, 1827 ( XVI+571 büyük boy sayfa. Henry Colburn, New Burlington Street. Londra’da yayınlanmış olup, Metin içerisinde tablolar, çizimler ve haritalar vardır).

“…  X.BÖLÜM

Bu yazıyı paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir