Avrupalı Seyyahların Gözüyle Ortadoğu 2.Bölüm
SEYAHATNAMELER VE ORTADOĞU
Ortadoğu dini, siyasi, iktisadi ve kültürel özelliklerinden dolayı devamlı olarak Batı aleminin ilgisini çekmiştir. Eski çağlardan beri Batılı seyyahlar için gizemli bir bölge olan Ortadoğu, bu özelliğinden dolayı seyyahların önem verdiği en önemli bölge olmuştur.
Bu bölümde özellikle XVIII. ve XIX.yüzyıla ait 5 adet seyahatname ele alınmış ve yazarları ile birlikte bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bazı seyahatnameler sadece özet olarak verilirken, bazıları da önemlerine daha uzun olarak verilmiş ve hatta bazı bölümleri aynen verilmek suretiyle, dönem hakkında bu seyyahların bakış açıları açık bir şekilde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Her seyahatname verildikten sonra ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulmakla birlikte, sonuç kısmında hepsi genel bir değerlendirmeye tabi tutulmuşudur.
1- JAMES SILK BUCKINGHAM, TravelsInMesopotamia, London, 1827.
Batılıların, Türk ve İslam Dünyası hakkında yazdıkları ve genel olarak seyahatname adı altında toplanan literatür içerisinde muhteva bakımından en önemleri yukarıda da belirtildiği üzere, batılıların bilgi arttırma ve Türk-İslam Dünyasını tanıma amacıyla yaptıkları seyahatlerden sonra yazdıkları eserlerdir.
James SılkBuckıngham’ın eseri de bu tür eserler içerisinde değerlendirilebilir. Zira, bir memleketin asırlar önceki halini en iye şekilde aksettiren kaynakların başında, yabancılar tarafından yazılmış seyahatnameler gelmektedir. Yabancı seyyahların türlü amaçlarla yazmış oldukları eserlerde, o dönemde o memleketin sakinleri için sıradan bir olay gibi karşılanan ve daha sonra unutulan hemen her şey not edildiği için, bu türden eserler oldukça önemlidir. Bütün bunlara ilave olarak James SılkBuckıngham’ın, TravelsInMesopotamia[10][10] adlı eseri, Batılı ilim adamları tarafından çok önem verilen ve ana referans kaynakları arasında kullanılan bir eserdir. Bu sebeple söz konusu kitabın tanıtımı yapılmadan önce yazarı hakkında kısa bir bilgi ve eser hakkında batılı kaynaklarda yer alan değerlendirmelere yer verilecektir.
James Silk Buckingham (1786-1855)
25 Ağustos 1786’da FlushingnrFalmouth’da doğmuştur. Babasının adı, Christopher, annesinin adı ise Elizabeth’tir. 10 yaşına kadar FlushingnrFalmouth adlı deniz kıyısında bulunan bir yerde yaşamıştır. Aralık 1818’de a Journal in Calcutta isimli gazetede çalışmaya başlamış ve 1823’e kadar beli aralıklarla devam etmiştir. 1824’te “OrientalHerald” gazetesinde Londra’da çalışmış ve 1828’de “Athenaeum” gazetesine geçmiştir. 1832-1837 yılları arasında Sheffield’den İngiliz Parlamentosu’na seçilmiştir. Sonra 4 yıllık Kuzey Amerika gezisine çıkmıştır. 1843-1846 yılları arasında “British ForeignInstitute (İngiliz Yabancılar Enstitüsü)”nde proje mimarı olarak çalışmıştır. 1851’de “LondonTemperanceLeague”nin başkanı olmuş ve 30 Haziran 1855’te 69 yaşında iken ölmüştür.
Eser hakkında batılı kaynaklarda yer alan değerlendirmelerde ise şu bilgilere rastlanmaktadır: J.S. Buckingham’ın seyahatleri, Arap aşiretlerinin yoğun olarak bulunduğu, Suriye’nin doğusundan Filistin’e; Nasıra’dan Ölü Deniz ötesi dağlarına ve hatta Harran düzlüklerinden, Basra, Şam, Tripoli, Lübnan, Baalbek ve Silifke Vadisi’nden Antakya ve Halep’e uzanan bir coğrafyayı kapsamaktadır.
Buckingham 1816-1817 yılları arasında Filistin’den, Suriye’den ve Mezopotamya’dan geçerek, Hindistan’a denizaşırı bir yolculuk yapmıştır[11][11].
Yazar ve eser hakkındaki yukarıda verilen ek bilgilerden sonra kitabın tanıtım ve değerlendirmesine geçebiliriz.
TravelsInMesopotamia adlı eserde, kapaktan sonra iki tane iç kapak bulunmaktadır. Birinci iç kapakta sadece TravelsInMesopotamia yani Mezopotamya’da Seyahat, ifadesi bulunmaktadır.İkinci iç kapakta ise yazar kitabın adını ve konusunu uzun ifadelerle açıklamıştır. Önce eserin tam adı verilmiştir.
Mezopotamya’da Seyahat. Halep’ten Fırat Nehri Kıyılarına, Oradan Urfa’ya, (Keldaniler’in Ur Şehri) Türk Düzlüklerine Doğru, Diyarbakır’a, Küçük Asya’da; Oradan Mardin’e, Büyük Çöl (Sahra Çölü) Sınırlarına Ve Tikrit’den Musul ve Bağdat’a Ve Harap Olan Babil Üzerine Yapılan Derin Tetkiklerle Birlikte (Ninova, Arbello, Tesifon ve Sleucia).
Daha sonra yazarın adı ve yazar hakkında bazı bilgiler verilmiştir[12][12].
Kitabın Romen rakamı ile VII. Sayfasında ise PREFACE yani ÖNSÖZ kısmı başlamakta olup, XII.sayfaya kadar devam etmektedir. Bu kısım bir yerde, yazar tarafından eserin niçin ve nasıl kaleme alındığı sorularına bir cevap teşkil etmektedir[13][13]
Önsözden hemen sonra CONTENTS yani İÇİNDEKİLER kısmı başlamaktadır. Eserde toplam olarak 27 bölüm bulunmaktadır. Bu bölümlerin konu başlıkları ve sayfa numaraları ile birlikte eserde yer alış şekilleri İÇİNDEKİLER (S.xııı-xv) kısmında verilmiştir.
İÇİNDEKİLER
1.Bölüm Sayfa
Halep’ten Fırat Kenarlarına Yolculuk 1
- Bölüm
Fırat Nehrini Geçiş 26
- Bölüm
Türkmen Ovaları Boyunca Urfa’ya 39
4.Bölüm
Urfa’ya Kervanın Girişi 51
5.Bölüm
Urfa Tarihi ve Tasviri-Grek Kalıntıları ve Keldaniler Ur Şehri 69
6.Bölüm
Öteki Urfa:Şehrin İç Kısımları, Bahçeler, Eğlenceler 95
7.Bölüm
Urfa’dan El-MazarKarargahına 130
8.Bölüm
El-Mazar’daki Arap Ordugahı’ndan Mardin’e 157
- 9. Bölüm
Mardin’e Giriş ve Konaklama 177
10.Bölüm
Mardin’den Diyarbakır’a Yolculuk 195
11.Bölüm
Diyarbakır’ın Tasviri 206
12.Bölüm
Diyarbakır’dan Mardin, Dara ve Nizip’e 227
13.Bölüm
Nizip’ten Sincar Ovası Boyunca 253
14.Bölüm
Sincar Ovasından Musul’a 271
15.Bölüm
Musul’un Tasviri 283
16.Bölüm
NinovaHarebelerini Ziyaret ve Musul’dan Dicle’ye Yolculuk 298
17.Bölüm
Aynkurra’dan Kadim Kerbela Tarafından Kerkük’e 323
18.Bölüm
Kerkük’ten Karatepe’ye 340
19.Bölüm
Karatepe’den Bağdat’a 354
- 20. Bölüm
Bağdat’ın Tasviri 371
21.Bölüm
Akkerkof Gezintisi 394
22.Bölüm
Bağdat’tan Babil Harabelerine Yolculuk 407
23.Bölüm
Babil Duvarlarını Taradıktan Sonra 438
24.Bölüm
Babil Kulesini ve BelusMabedi’niyadaNemrud’u Ziyaret 473
25.Bölüm
Bağdat’da Yaptığım Gözlemler 496
26.Bölüm
Sleucia ve Tesifon’dakiHarebelerde Gezinti 517
27.Bölüm
Bağdat’da Kalış 540
EKLER
Yazarın Yazım Tarzı ile İlgili Kısa Bir Değerlendirme 553
İçindekiler bölümünün hemen arkasında XVI.sayfada RESİMLER VE HARİTALAR bir tablo halinde verilmiştir. Bu tablo kitabın içerisinde yer alan Harita, plan ve resimlerin kitabın içerisinde hangi sayfada olduğunu göstermesinin yanı sıra her bölümün hemen başında yer alan resimlerin hangi ressamlar tarafından yapıldığını da kaydetmektedir.
(EKLER)
RESİMLER VE HARİTALAR
Sayfa No
1-Mezopotamya Haritası Yazarın Yönünü Anlattığı Kısa İfadelerle 1
2-Fırat’ın Doğu Kıyısındaki Babil Kalıntılarının Planı 417
3-Antik Şehrin (Babil) Mevcut Belli başlı Tasvirleri 435
Bölümlerin Başlıkları ve Tasvirleri
Bölüm Çizimlerin Konusu Ressam Sayfa No
1 Halep Yanındaki Çeşme. Ordunun Dağıtılma Hazırlıkları Bonner 1
2 Fırat’ın Kıyıları Byfield 26
3 Gece Yarısı Muhafızların Eğlenceleri ve Kervanın Topalları Branston 39
4 Urfa Caddelerinin Terastan Görüntüleri White 51
5 İbrahim Camii. Doğduğu Şehir. Keldaniler’in Ur Şehri Lee 69
6 Doğuya Ait Diyaloglar ve Bahçe Eğlenceleri Dodd 95
7 Göçebe Türkler Tarafından Kervanın Soyulması Branston 130
8 Eski Koçhisar Kasabasındaki Antik Arap Kalıntıları Lee 157
9 Kaya Üzerine Kurulmuş Bir Şehir Olan Mardin’in Uzaktan Görünüşü Dodd 177
10 Zennar Vadisi veya Girdle Vadisi. Seyyahların Dinlenmesi White 195
11 Tikrit’e Giriş ve Diyarbekr’e İlk Yaklaşma Jackson 206
12 Doğuya Ait Bir Köy Düğünü White 227
13 Nizip Şehrindeki Antik Grek ve Roman Kalıntıları Byfield 253
14 Geceleyin Hızlı Akan Bir Nehir Üzerinden Kervanın Geçişi Bonner 271
15 Kemerli Musul Pazarının Ayrıntılı Görünüşü Lee 285
16 Tikrit’in Karşısında Sandallardan Oluşan Köprü ve Nehir
Kıyılarının Görüntüsü Byfield 298
17 AinKoura’daki Yerli Bir Kervansarayın İçten Görünüşü White 323
18 Tepelerin Eteğinde Kurulan Kuffree Kalesi Branston 340
19 Karatepe ve Delhi Abass Arasındaki Kayalık Dar Geçit Byfield 354
20 Bağdat’ta Bir Cami ve Caddenin Görüntüsü Lee 371
21 Akkerkoof veya Nemrut Kalesi “Güçlü Avcı” Bonner 394
22 Bağdat Halifesi Harun el-Reşid’in Hanımı Zübeyde’nin Türbesi Branston 407
23 Babil Harabelerinin Araştırıldığı Bir Çöl Gezintisinden Dönüş Dodd 438
24 Fırat Kıyıları Kenarında Olan Babil Kulesi ve Sincar Ovası Bonner 473
25 Bağdat’ta Sandal Köprüsü Yanındaki Türk Kahvehanesi Branston 496
26 Şehrin (Bağdat) Kapılarının İçerden Görünüşü White 517
27 Paşanın Alayı, Camiden Saraya Kadar Bonner 540
Eserin, yazarın önsözde de belirttiği üzere, SidneyHall tarafından çizilen ayrıntılı bir Mezopotamya Haritası ile başlamaktadır.
Eserin 1-552 sayfaları İÇİNDEKİLER kısmından da anlaşılacağı üzere yazarın Mezopotamya bölgesine yaptığı seyahatine dair bilgileri ihtiva etmektedir. Her gittiği yeri ayrı ayrı bölüm başlıkları ile vermiştir. Eserin sadece son bölümü APPENDIX yani EKLER bölümü, Yazarın Yazım Tarzı ile İlgili Kısa Bir Değerlendirmeyi kapsamaktadır. Buna ilave olarak, yazar hakkında ileri sürülen “intihal” iddialarına karşı da yine bu bölümde yazarın hukuk mücadelesi ile ilgili ayrıntılar kaydedilmiştir. Yazar hakkında iftiralarda bulunanlara karşı, yargılamaların başlangıcı, ilerleyişi ve sonucu hakkında, çalışmanın son kısmındaki eklerde bilgi bulmak mümkündür.
Eserin basıldığı tarih (1827) göz önüne alınacak olursa, dönemine göre oldukça ciddî ve ilmî bir eser olduğu söylenebilir. Zira eserin sonunda ayrıntılı bir İNDEX de yer almaktadır. 565-571. sayfalarda yer alan bu index kitabın ilk baskısına konulmuştur. Şahıs, yer, mevki adlarını buradan tespit etmek mümkündür.
Her bölüm ait olduğu yere dair bir resim ile başlamakta olup, söz konusu resimler o dönemde bu bölgeler hakkında önemli bir fikir vermektedir. Yazar hemen hemen her bölümde ziyaret ettiği yerlere dair bilgiler verirken, bunu belirli bir plan dahilinde kaleme almıştır. Bu konu ile ilgili olarak tespitlerimiz şöyledir:
1- Yazarın Mezopotamya bölgesine yapmış olduğu seyahati toplam olarak dört yıl sürmüştür.Yazar bu seyahati sırasında gezip gördüğü yerler hakkında ayrıntılı notlar tutmuş ve daha sonra bunu edebî bir lisanla kaleme almıştır.
2- Bütün bölümlerde konu anlatılırken yazar öncelikle gelinen yerle ilgili olarak, o ana ait bilgileri vermektedir. Yani oraya nasıl geldikleri, kendilerine kimlerin yardım ettiği, ne gibi zorluklarla karşılaştıkları. Kısaca yazar konuya bir durum tespiti yaparak başlamaktadır. Kısa durum tespitinin hemen ardından ise yazar, ziyaret ettiği yeri çok ayrıntılı olarak tasvir etmektedir.Bu tasviri yapılırken de bölgenin ilk çağlardan, yani antik dönemden itibaren tarihi hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
3- Önsöz kısmında yazarın verdiği bilgilerden de anlaşılacağı üzere, yazar kendisinden önce bu bölgeye gelen seyyahların eserlerinden de büyük ölçüde istifade etmiştir. Bu seyyahlar arasında Benjamin (1170), Dr. Leonhardt (1530), PietrooDellaValle (1620), Otter (1730) CarstenNiebuhr (1760) ve Tavernier(1677) önemli bir yer tutmaktadır. Mesela bir önrekteşkiletmesi bakımından 24. Bölümde Musul bahsi yazılırken daha önce bu bölgeye gelen CarstenNiebuhr’un eserinden faydalanıldığı görülmektedir. Yine eserden anlaşıldığına göre yazar aynı zamanda çok iyi derece de Arapça da bilmekteydi. Az olmakla birlikte bazı Arapça kaynaklara da müracaat etmiştir.
4- Yazar her gittiği yer hakkında çok ayrıntılı bilgiler vermektedir. Musul, Bağdat, Kerkük, Diyarbakır ve diğer bütün gittiği yerleri tanıtırken aynı metodu uygulamıştır. Burada dikkat çeken önemli bir husus ise yazarın gitmiş olduğu bölgeler hakkında daha önceden yazılanları çok iyi okuması ve anlamasıdır. Nitekim vermiş olduğu bilgilerde kendi gördükleri ile daha önce verilen bilgileri karşılaştırmakta ve çok iyi bir mukayese yapmaktadır.
5- Şehirlerin fizikî yapıları hakkında çok ayrıntılı bilgiler vermekte ve şehirleri; caddeleri, sokakları, camileri, hanları, hamamları, pazar yerleri ve pek çok fizikî yapıya dair ayrıntılarıyla tasvir etmektedir.Yazar evlerin hangi tür malzemeden yapıldığını kaydetmesinin yanısıra, bir bölgedeki yapı ve malzeme ile diğer bir bölgedekini de karşılaştırmaktadır. Dolayısıyla bilgi verdiği döneme ait bu seyahatnameden çok önemli bilgiler çıkarmak mümkündür. Yukarıda da belirtildiği üzere, Yabancı seyyahların türlü amaçlarla yazmış oldukları eserlerde, o dönemde o memleketin sakinleri için sıradan bir olay gibi karşılanan ve daha sonra unutulan hemen her şey not edildiği için, bu türden eserler oldukça önemlidir.
6- Yukarıda belirtilen pek çok ilmî faydalarının yanı sıra bu eserde de Misyonerlik amacının bazı noktalarda ön plana çıktığı görülmektedir. Nitekim yazar bu hususu ÖNSÖZ kısmında açık yüreklilikle ortaya koymuştur. Eseri kaleme almasının iki gayesinden bahsetmiştir ki, bunlardan bir tanesini insanlık sevgisi ve vatanseverlik olarak açıklamıştır. Vatanseverlik ile kastedilen herhalde o dönemde Hıristiyan Misyonerliğine uygun hareket etmek olmalıdır. Zira yazar her gittiği yer hakkında ayrıntılı tasvirler yaptıktan hemen sonra, Her gittiği yerde kiliseler ve Hıristiyanlar hakkında da çok ayrıntılı bilgiler vermektedir. Bu bilgiler kiliselerin fizikî yapıları hakkında olduğu kadar kilise cemaatleri, yani kiliselerin hangi cemaate ait olduğu hakkında da oldukça ayrıntılıdır.
7- Gitmiş olduğu bölgelerde yaşayan halkın fizikî özellikleri hakkında önemli bilgiler vermektedir.Bölgede yaşayan çeşitli ırk ve dinlere mensup insanların fiziki yapıları hakkında eserde oldukça geniş bilgi bulunmaktadır. Ayrıca bu insanların giyim tarzları, adetleri hakkında da yine ayrıntılı bilgiler verilmiştir.
8- Konuşulan diller hakkında da önemli bilgiler vardır.
9-Yazar gezip gördüğü yerlerin sadece fizikî yapısı hakkında bilgi vermekle yetinmemiş, aynı zamanda bu yerlerde yaşayan insanların sosyal yapıları hakkında da önemli bilgiler vermiştir. Düğünler, eğlenceler,kervan eğlenceleri, askerlerin eğlenceleri ve benzer pek çok sosyal hadise hakkında verdiği bilgiler oldukça kıymetlidir.
10- Yukarıda yazarın bir bölgenin tasvirini yaparken kendinden önce konu ile ilgili olarak yazılmış olan kaynakları kullandığını kaydetmiştik. Ancak yazarın en önemli eksikliği bu kaynaklarda yer alan bilgilerin doğru olup olmadığını araştırmaması olmuştur. Nitekim bazı bölümlerde, başka kaynaklardan aktardığı bilgilerde önemli tarih hataları yapmıştır.
11- Eserde yazarın Türk ve Müslümanlara karşı oldukça büyük bir ön yargısı bulunmaktadır. Dolayısıyla bu eser kullanılırken bu hususun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Aşağıda Diyarbakır ve Mardin’e ait gezi notlarının incelenmesinden de bu husus açık olarak anlaşılacaktır. Yine bu bölümlerde yer alan bilgilerden anlaşıldığına göre yazarın en büyük temennisi bu bölgelerde Hıristiyanların hakim olmasıdır.
Yukarıda da belirtildiği üzere Buckingham 1816-1817 yılları arasında Filistin’den, Suriye’den ve Mezopotamya’dan geçerek, Hindistan’a denizaşırı bir yolculuk yapmıştır. Bununla birlikte TravelsInMesopotamia adlı eserde, yazar bu seyahatini hangi tarihlerde gerçekleştirdiği konusunda bir bilgi vermemiştir. Ancak XI.Bölümdeki Diyarbakır Tasviri yaparken kullanılan “…Diyarbakır’ın bugünkü valisi olan Kalender Paşa 3 tuğa sahipti ve Babı âline bağlıydı. Paşanın şehirdeki gücü söylenenlere göre yarısı Türk süvarisi kalanı da Türk ve Arnavut Yaya’larından oluşan 1000 kadar askerden oluşuyordu…”, ifadelerine bakılarak,yazarın kesin olarak 1816 tarihinde Diyarbakır’a geldiğini söylemek mümkündür. Zira Kalender Paşa 1815-1816 tarihleri arasında Diyarbakır Eyaleti valiliğini yapmıştır[14][14]. Yazarın seyahati dört sene sürdüğüne göre Mezopotamya’ya yolculuğunu 1816-1820 tarihleri arasında yapmış olmalıdır.
Ait olduğu dönem göz önüne alınacak olursa, eserin ciddi ve ilmî bir eser olduğu söylenebilir. Zira 1827 yılında basılmış olmakla beraber, günümüzde basılan ilmî eserlerde yer alması gereken pekçik ayrıntıya dikkat edilmiştir. Bunun yanı sıra eser Ortadoğu bölgesi hakkında yukarıda belirtildiği üzere pek çok konuda ayrıntılı bilgiler vermektedir.
Eserin kaleme alınmasındaki misyonerlik gayeleri bir kenara konulacak olursa, Ortadoğu’da bulunan başta Türkiye olmak üzere, Irak, Ürdün, Suriye, İsrail ve Filistin tarihleri üzerinde çalışma yapmak isteyenler için ana referans kaynakları arasında olduğu söylenebilir.
Yazarın özellikle Türk ve Müslümanlara karşı bakış açısını ortaya koyması açısından eserde yer alan X. ve XI. Bölümleri Ekte aynen verilmiştir.
XVIII. yüzyılda başlayıp XIX. yüzyılda etkisini oldukça artıran Misyonerlik Faaliyetleri çerçevesinde, yazar pek çok noktada Ortadoğu bölgesinde yaşayan insanlara çok ön yargılı yaklaşmış ve bunu eserinde ortaya koymuştur. Arapça’yı mükemmel derecede bilmesi, bu bölgeye gelmeden önce iyi bir eğitim aldığının en açık göstergesidir. Eserini ilmî usûllere uygun olarak hazırlamış, fiziki yapı hakkında düzgün tespitler yapmıştır. Bununla birlikte hiçbir zaman Hıristiyan olduğunu ve misyonerlik gayesini unutmamış ve bunu üslubuna yansıtmıştır. Bu sebeple TravelsInMesopotamia adlı eser kullanılırken özellikle bu hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.
2- WILLIAM MITCHELL RAMSAY.,Impresions of Turkey, London,1897.
XIX.yüzyılın ikinci yarısına ait Türkiye ve dolayısıyla Ortadoğu ile ilgili bir seyahatname de, 12 yıl kadar Türkiye’de kalmış, Türkçe’yi iyi bilen ve görüntüde arkeoloji ile uğraşmasına rağmen, İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda bölgeyi adım adım dolaşmış olan William MitchellRamsay tarafından yazılmıştır[15][15]. 1851-1939 tarihleri arasında yaşamış olan William MitchellRamsay, Oxford Üniversitesinde iyi bir şarkiyatçı olarak yetişmiş ve 1880-1892 yılları arasında Türkiye’de kalmıştır. W. M. Ramsay’ın, “Türkiye İzlenimleri” adılı bu eseri, 1969 yılında Engin Uzmen tarafından özetlenerek, “ Ondokuzuncu Yüzyılın Sonlarında Türkiye’ye Bir Yabancı Gözüyle Bakış” adlı bir makale ile yayımlanmıştır[16][16]. Yazar,asıl amacının tarihin karanlık sayfalarına ışık tutacak cinsten paralar bulup, bunları kopya etmek olduğunu söylemektedir. Yine yazar eserinin başında siyasi düşüncelerle hareket etmediğinin altını önemle çizmiştir. Bu düşüncenin ne derece doğru olduğunun değerlendirilmesi, eserin kısa bir özeti verildikten sonra yapılacaktır. Eser çeşitli bölümlerden oluşmuştur.
Eserdeki, Köyler bahsini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür. “…O zamanın Türkiye’sinde bir köye gidip bu köyde bulunan yazılı taşlar hakkında bilgi toplamanın zorluklarından bahseder. Daha sonra köy ve köylüler hakkında bilgi verir. Köylülerin, bölgeye gelen yabancıları Hükümet ajanı sandıklarından, başlangıçta kendisine uzak durduklarını ve hükümetten yana çok sıkıntılı olduklarını söyler. Amacının sadece kazı yapmak olduğunu söyleyerek, köylülerin hükümet aleyhine olan şikayetlerini dinler. Bu arada toz ve pireye karşı tedbir aldığını belirtir ve oturduğu yere muşamba serer.Türk köyleri ile Hıristiyan ve çerkes köyleri arasında büyük farklar olduğunu, Hıristiyan ve Çerkes köylerinin daha temiz ve becerikli olduklarını kaydeder. Buna rağmen Köylülerin şehirlilere göre daha açık fikirli insanlar olduklarını, şehirde camilerin yanında kazı yapmanın imkansız olduğunu belirtir. Yazar ayrıca Rum ve Türk köyü kadınlarını da mukayase eder ve Rum kadınının her açıdan üstün olduğunu ve bunların yetiştireceği neslin daha düzgün olacağını belirtir…”[17][17].
Bazı Keşif ve İntibalar bölümünü de aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür. “…Bölgede bulunan eserler hakkında bilgi verilirken, Türklere yine gönderme yapılır ve Türklerin çalışmayı zül saydıkları kaydedilir…”[18][18].
Anadolu’daki Müslüman Toplumlar, bölümü ise şu şekilde özetlenebilir. “…Yazar, birbirine yakın köylerin bir kısmının adet, giyim, lisan ve din bakımından ayrılıklar gösteren ırka mensup kimselere ait olduğunu kaydeder. Bunlar arasında bir çok ayrılıklar olduğunu söyler. Roma İmparatorluğunun gayelerinden birin bu değişik ırkları birbirleri ile kaynaştırıp homojen bir kütle meydana getirmek olduğunu, Hıristiyanlığın bunu bir ölçüde sağladığını, ancak Türklerin Anadolu’ya gelmeleri ile farklılıkların tekrar ortaya çıktığını söyler. Yazara göre, Anadolu’daki Müslüman Toplulukları çeşitli gruplara ayrılmaktadır. Bunların başında, Türkler gelir.Yazara göre Türk olduğunu söyleyenler arasında da önemli farklar bulunmaktadır.Yine yazara göre Frikyalılar ve Galatyalılar, Müslümanlığı kabul etmiş ve kendilerini Türk olarak adlandırmışlardır. Türkmenlere gelince,Yazara göre bunlar Türklerden ayrı bir unsurdur. Bunların büyük bir bölümü göçebedir. Yörükler de ayrı bir unsur olarak ele alınır. Bunların Türkçe’den başka bir dilleri olduğunu söyler. Avşarlar ve Çerkezler de Türklerden ayrı bir grup olarak adlandırılır. Yazar ayrı, bir gurup olarak da Kürtlere yer verir. Haymana’daki Kürtlerin kaba oldukları Fırat civarındaki Kürtlerin ise daha medeni oldukları kaydeder. Yazar, ayrıca Nogay, Tatar, Anseriye ve Yezidi gibi diğer Müslüman toplulukların varlığından da bahsetmektedir…”[19][19].
Yazar, Türkiye’nin Geçmişi ve Geleceği, bölümünde de özetle şunları söylemektedir. ”… Yazar, Anadolu tarihi hakkında genel değerlendirmelerde bulunur. Anadolu’nun Batı ile Doğu arasında mücadelelere sahne olduğunu belirtir. Selçukluların Anadolu’ya gelmelerinden sonra bile eski antik yer isimlerini kullandıklarını ve bunun halkın bir tercihi olduğunu kaydeder. Özellikle Yunanlıların bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra, Batı Anadolu’daki Rum nüfusunun devamlı olarak arttığını ve iktisadi açıdan da oldukça kuvvetli hale geldiklerini ve Türklerin, Rumlara karşı koyamayacağını kaydeder. Padişah Abdulhamid’in İngiltere’nin politikalarına karşı koyduğunu ve İngiltere’nin düşmanları ile işbirliği yaptığını belirtir. İngiltere’nin Osmanlı devletinin çeşitli bölgelerinde görev yapabilecek ve o bölgelerde konuşulan lisanı bilen konsoloslar yetiştirdiğini, ancak bunların göreve getirilemediklerini kaydeder.Yazar ayrıca Padişahın emriyle Kürtlerin Ermenileri katlettiklerini ve dolayısıyla bunlara güvenilmeyeceğini de ilave eder. Amerikan Misyoner okullarının da Anglo-sakson kültürünün yayılmasında faydalı olduğunu belirtir…”[20][20].
Hükümet ve Memurlar bölümünde ise özetle şu bilgiler bulunmaktadır. “…Yazar, bu bölümde tabiat itibariyle Türklerin tembel olduğunu bununla birlikte bazı iyi hasletlerin de bulunduğunu, ancak diğer ırklarla karışarak çok iyi bir karışım meydana getirebileceklerini söyler…”[21][21]. Ermeniler için ayrı bir bölüm açan yazar, bu bölümde özetle şunları söylemektedir. “… Yazar, Ermenilerin uzun bir süre mali açıdan iyi bir durumda oluklarını ve Türklerin efendisi konumuna geldiklerini, ancak bağımsızlık fikrine ulaştıkları anda, Abdulhamid tarafından Kürtler vasıtasıyla ezdirildiklerini kaydeder. Bununla birlikte Ermenileri Rumlarla kıyaslar ve onları daha alt seviyede bulduğunu kaydeder. Ayrıca, Amerikan misyoner okullarının Protestan Ermenileri eğitmesinin oldukça faydalı ve İngiliz çıkarlarına uygun olduğunu kaydeder…”[22][22].
Yazar Türkiye’deki Rumlar bölümünde ise özetle “…Rumların bir millet olmaktan ziyade aynı dine bağlı olan bir topluluk olduğunu,Türkiye’deki bazı Rumların Türkleşmiş olduklarını, mali açıdan çok güçlü ve medeni bir topluluk olduklarını ve Yunanistan’daki Rumlarla birleşmeleri gerektiğini …” söylemektedir[23][23].
XIX.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunu ziyaret etmiş pek çok yazar gibi, William MitchellRamsay de, her ne kadar eserini politik kaygılardan uzak yazdığını söylemekte ise de yukarıda verilen kısa özetten de anlaşılacağı üzere bu iddiası doğru değildir. Türklerle ilgili izlenimleri tamamen mensup olduğu, İngiltere Devletinin politik bakış açısını yansıtmaktadır. 12 yıl gibi uzun bir süreyi, sadece arkeolojik kazılar için geçirmediği eserinde açıkça ortaya çıkmaktadır. Arkeolojik kazılarının yanı sıra, gezmiş olduğu yerleri ayrıntılı olarak incelemiş ve burada yaşayan insanları kendisine göre bazı tasniflere tabi tutmuştur. Ön yargılı olduğu her ifadesinde açıkça ortaya çıkmaktadır. Türkleri, kaba ve cahil olarak nitelemenin ötesinde Türk unsurları sanki Türkten ayrı bir unsur olarak yazmış ve bunu da diğer İngiliz yazarlar gibi ilmi olmaktan ziyade, ileride kendi devletinin politikalarına temel teşkil edecek resmi devlet tezinin üzerine oturtmuştur. Bu dönemdeki İngiliz politikaların bir yansıması olarak özellikle, Rumlara büyük bir önem verilmiş ve her fırsat da Rumlar methedilmiştir. William MitchellRamsay’in eseri, İngiltere’nin XIX.yüzyılın sonlarında Türkiye hakkında ne düşüncede olduğunu açıkça ortaya koyması bakımından büyük önem taşımaktadır.
Bir cevap yazın